ANKARA – Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) geçtiğimiz ay 2’nci inanılmaz kongresini ‘Birlikte Kazanacağız’ sloganıyla gerçekleştirdi. Seçime girme yeterliliğini sağlayan parti vilayetler bazında örgütlenme çalışmalarına devam ediyor.
HDP’ye yönelik kapatma davası devam ederken, kapatılma üzere bir durum açığa çıkarsa HDP’li siyasetçilerin bileşeni olan Yeşil Sol Parti ile seçime gireceği değerlendirmeleri yapılıyor. Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar’a nazaran 10 yılı geride bırakan partileri “yedek” bir parti değil. Seçim periyodunun güç geçeceğini belirten Uçar, HDP’nin kapatılması durumunda kendilerine “sorumluluk düşerse” bundan geri durmayacaklarını belirtti.
‘YÜZÜMÜZÜ YERELLERE DÖNDÜK’
Partilerinin örgütlenme çalışmalarından HDP’ye yönelik kapatma davasına, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın adımlarından Altılı Masa’nın bileşeni oldukları HDP’yle bağlarına kadar farklı başlıklarda Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar’ın sorularımıza cevapları şu biçimde:
Yeşil Sol Parti geçtiğimiz ay kongresini yaptı. Bu süreçten sonra hazırlıklarınız nasıl gelişti?
15-16 Ekim tarihlerinde 2’nci fevkalâde kongremizi gerçekleştirdik. Kongreden çabucak sonra mevcut siyaset konjonktüründe ve gayelerimiz bağlamında tekrar heyetlerimizi tanımlama ve oluşturma sorumluluğumuzu yerine getirdik. Şuralarda vazife alacak MYK üyelerimiz seçildi. Merkez kongremize müteakip vilayet ve ilçe kongrelerimiz gelen mahallî örgütlerimizin gündemleriyle ilgileniyoruz. Hem yaptığımız kongrenin sonuçlarını yerellerle paylaşıyoruz hem de yerelin kongrelerini tamamlamak için yüzümüzü yerellere döndük.
Kongre öncesinde de ağır hazırlıklarınız vardı. Vilayetler bazında örgütlenme sürecinizi tamamladınız. Seçime girme yeterliliğini sağladınız değil mi?
Seçime girme yeterliliğini sağladık. 48 vilayette örgütlülüğümüz tamamlandı. Önümüzdeki süreçte bu sayıyı artırma amacımız de var.
‘10’UNCU YILIMIZI KUTLAYACAĞIZ’
Siz mevcut durumda da çalışan örgütlenme faaliyetlerini yürüten bir siyasi partisiniz. HDP’nin kapatılması davası sürecinde isminizi daha sık duyuyoruz. Siz bundan evvel de çalışmalar üretiyordunuz.
25 Kasım’da 10’uncu yılımızı kutlayacağız. Bizim kuruluşumuzla HDP’nin kuruluşu aslında birebir periyoda denk geliyor. O devirdeki siyasal muhtaçlıklar gereği de Halkların Demokratik Kongresi kurulmuştu. Hem seçim birlikteliği hem gayret birlikteliği üzere pek çok alanda birliktelikler Halkların Demokratik Partisi’ni doğurmuş oldu. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi hem HDP’nin hem de Halkların Demokratik Kongresi’nin bir bileşeni olarak faaliyetlerini yürüttü. Partimiz, ana çalışma çizgisi olarak dört adalet prensibini temel alıyor. Etraf adaleti, ekonomik adalet, iştirak adaleti ve tanınma adaleti olarak tanım edebileceğimiz prensip üzerinden çalışmalarını yürüttü. Lakin iddia ederseniz ki 2010 yıllardan itibaren devam eden ağır siyasi şartlar ortak siyasi çabayı daha çok önceleyen bir programı önümüze koymuş oldu. Neredeyse her yılını seçimle geçirdiğimiz bir periyottu. Biz hem kendi özgün faaliyetlerimizi hem de HDP’nin bileşeni olarak çalışmalarımızı yürüttük.
‘HDP KAPATILSA DA KAPATILMASA DA KARAR SİYASİ OLACAK’
HDP’ye yönelik kapatma davası devam ediyor. HDP’nin kapatılması üzere bir tabloda HDP’li siyasetçilerin sizin partiniz ile yol yürüme senaryosu kamuoyunda konuşuluyor. Ancak hala da başka bir partisiniz. Bu durum ne yaratıyor?
HDP ile ilgili açılan kapatma davasını tekil bir süreç olarak tanımlamıyoruz. HDP kapatılsa da kapatılmasa da alınacak karar siyasi olacak, bu kesin. HDP, yakın devir Türkiye siyaseti açısından çok kıymetli bir tarihi hafızaya da işaret ediyor. AKP birinci kez iktidar olamamayı HDP’nin bileşenleriyle birlikte yürüttüğü seçim faaliyetleri ve başarısı üzerine tattı. Bugün birçok kesitin otoriter rejim olarak tanım ettiği mevcut iktidar kendisini adım adım örerken, birinci “dur” diyen parti Halkların Demokratik Partisi’ydi.
‘HDP GASPLA KARŞI KARŞIYA’
HDP’nin kapatılmasının Türkiye’deki hiçbir meseleye tahlil olmayacağı esasen aşikâr. Tam bilakis AKP’nin kendi siyaset alanında tanımladığı bir kapatma davasıyla karşı karşıyayız. HDP, AKP iktidarına mecbur olunmadığının açığa çıktığı bir süreçte AKP- MHP iktidarı eliyle bir gaspla karşı karşıya kaldı. Bugün bunu HDP açısından söylüyoruz ancak muhalefette olan siyasi partilerin, toplumun karşı karşıya olduğu bir şey. Yakın periyotta HDP belediyelerinde yaşadığımız kayyım sıkıntısını barolarda yapılan yeni düzenlemede, TTB’ye, TMMOB’a kayyım atanması üzere süreçlerle de karşı karşıya kalmış olduk. AKP-MHP iktidarının yine bir devlet dizaynı oluşturma siyasi planı var. Bugün toplumsal muhalefet için, bir şeylerin değişmesi için HDP’nin varlığı çok değerli bir yerde duruyor.
. ‘YEDEK BİR PARTİ DEĞİLİZ’
HDP’li siyasetçilerle bugün konuştuğumuzda kapatılma üzere bir durum olduğunda birden fazla seçeneğin masada olduğunu söylüyorlar. Siyasi örgütlenme faaliyetlerinizi göz önünde bulundurunca en bariz seçenek siz üzere duruyorsunuz. Siz HDP’nin yedek partisi misiniz?
Yedek bir parti değiliz. 10 yıllık geçmişimiz var ve ondan öncesinde de tarihi olan bir partiyiz. Kapatılma tartışmaları başladığından beri HDP, bu halkı seçeneksiz bırakmayacağını söylemişti. Önlemleri alacağını da söz etmişti. HDP bileşenleri içerisinden ve HDP’nin bugün içerisinde yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı da bu manada sorumluluk alabilecek durumda. Biz HDP’nin kapatılması durumunda seçime girecek yeterliliği olan tek seçenek ve tek parti değiliz. Lakin seçime hakikat giderken HDP’nin kendi bileşenleriyle alacağı karar, tekrar Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin duruşu belirleyici olur.
‘BİZ BU SORUMLULUĞU ALIRIZ’
Eğer bu türlü bir durumda Yeşil Sol Parti’nin üzerine düşecek bir sorumluluk olursa biz bu sorumluluğu alırız, halkımızı seçeneksiz bırakmayız. 10 yıllık süreçte HDP seçimlere girerken de çok bileşenli bir partiydi. Bu bileşenlerin ortak hukuku var. Ortak yol yürümenin pratiğini deneyimlemiş bir gelenek var. Yapılacak konsensüs ne olursa biz de durumumuzu alırız. Bu türlü bir sorumluluk bize düşerse geri durmayacağımızı da söylemek isteriz.
‘SEÇİM DÖNEMİ ZORLU GEÇECEK’
Seçim sürecinde ittifakların belirleyici olacağı değerlendirmeleri yapılıyor. Siz fiilen ittifak üyesi değilsiniz lakin bileşeni olduğunuz HDP, Emek ve Özgürlük İttifakı üyesi. Siz parti olarak seçimlere nasıl hazırlanıyor?
Emek ve Özgürlük İttifakı altı bileşenli bir yapı. HDP’den gerçek biz de içindeyiz. Tahminen de 12 partinin bir ortaya geldiği ittifak olarak tanımlamak yerinde olur. Bizi temsilen arkadaşlarımız HDP’li kimlikleriyle orada yer alıyorlar. Seçim devri biraz şiddetli geçecek. HDP başta olmak üzere Emek ve Özgürlük İttifakı da, seçim sürecinde AKP-MHP iktidarı başta olmak üzere özgürlükler, eşitlikler bağlamında kendisiyle birebir düşünmeyen bütün güçlerin baskısı altında çalışmalarını yürütüyor. Seçim çalışmalarımızı HDP bileşeni olarak bundan evvelki süreçlerde nasıl yürüttüysek bundan sonra da o ortak konsensüs ile yürütmeye çalışıyoruz. Örneğin sandık güvenliği üzere bahislerde hem HDP hem de Emek ve Özgürlük İttifakı’yla eş güdümlü çalışıyoruz. İttifakın seçime giderken toplumsal bölümlerin tümüyle buluşma amacı var. Biz de toplumsal kısımlarla buluşmaya, tahlil tekliflerimizi halkla buluşturmaya devam ediyoruz.
‘ÇOKLU KRİZ’
Sahada çalışmalarınızda neler gözlemliyorsunuz? Toplumun en kıymetli gündemi size nazaran nedir?
Çoklu krizden bahsetmek mümkün. Birden fazla sorun var. Birincisi ekonomik temelli sorun, ekonomik şiddet. Önemli bir yoksullukla Türkiye’deki halklar karşı karşıya. Açlık sonunun 7 bin 400 olduğu yerde taban fiyat 5 bin 500 lira. Önemli bir emek sömürüsü yaşanıyor. Çalışanların yalnızca yaşadıkları emeğinin sömürülmesi değil hayat hakları da ellerinden alınıyor. Bartın’da bunun örneğini gördük. Öte yandan 2023 bütçesine baktığımızda toplumun gereksinimlerinde öne çıkan eğitim, sıhhat üzere alanlar yerine güvenlikli siyasetlere ve savaşa bütçe ayrıldığını görüyoruz. Biz bu ekonomik yoksulluğun ve yoksulluğun güvenlikçi siyasetlere ayrılan bütçeden farklı ele alınmaması gerektiğini düşünüyoruz.
‘KÜRT SORUNU’
Buradan Kürt meselesine geçmek istiyorum. Türkiye’de çabucak her siyasi parti iktidara gelsin ya da gelmesin kelam kuracak durumuna geldiğinde Türkiye’nin Kürt gerçekliğiyle güya yine karşılaşmış üzere bir hal içerisinde oluyor. Kürt sıkıntısında tahlili çok uzak bir tahayyül olarak tanımlıyor. Türkiye’de yakın devirde bir tahlil süreci deneyimlendi, tamamlanamamış bir tahlil süreci. Tahlil konusunda devlet kadar bütün siyasi kesitlerin sorumluluk alması gerekiyor. Toplumsallaşan bir barış talebinin hayat bulacağı konusunda daha net fikirlerimiz var.
‘AKP-MHP İKTİDARININ KENDİNİ KORUMA DÜZENLEMESİ’
Kadınlar çok önemli problemlerle karşı karşıyalar. Seçime giderken başlık olarak başörtü problemi AKP eliyle ailenin korunmasına çevrildi. Biz ailenin korunması problemini, cinsiyet eşitsizliğinin derinleştirilmesi, bayanların kamusal alanlardan büsbütün dışlanması, aile içine hapsedilmesi olarak görüyoruz. LGBTİ+ hayat hakkı başta olmak üzere hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı bir düzenleme olarak görüyoruz. AKP-MHP iktidarının getireceği aileyi muhafaza düzenlemesi özü itibariyle AKP-MHP iktidarının kendini müdafaa düzenlemesidir.
’20 YILDA ÇABA TECRÜBESİ BİRİKTİ’
AKP ortağıyla birlikte iktidarında sermaye biriktirdi, devlet bürokrasisinde önemli yerler edindi, otoriterleşti ancak bunun karşısında toplumun da 20 yılda çok önemli bir gayret tecrübesi biriktirdiğini düşünüyorum. Toplumun biriktirdiği bu uğraş tecrübesi ve deneyimi bugün iktidarın değişmesi talebi olarak çok çok öne çıkmış durumda. Bu da toplumun kazanımı olarak söz edilebilir.
‘ALTILI MASA’NIN, CUMHUR İTTİFAKI’NIN SONLARINDA SEYREDEN BİR TAVRI VAR’
İktidarın karşısında muhalefetin tamamının bir aradalığı da açığa çıkmış değil. Farklı ittifaklar var. Muhalefetin hangi düzlemde bahsettiğiniz aykırılığı beslemesi gerekiyor? Muhalefetin geneline burada sorumluluk mu düşüyor?
Altılı Masa’yla ilgili biraz geçmiş tanımlaması yapmak gerekiyor. Bir seçim ittifakı, tahminen geçmiş devirde karşı karşıya olan siyasetçilerin bir ortaya geldiği bir masa. Açık söylemek gerekirse Altılı Masa kurulduğunda toplumun yüzünü çevirdiği, beklenti içerisinde olduğu bir masa tanımı vardı. Fakat Altılı Masa bunu karşılayabildi mi diye sorarsanız birinci elden hayır diyeceğim.
Neden?
Altılı Masa bir deklarasyon yayınladı. Toplumun gereksinimlerine ve taleplerine hitap eden hiçbir başlık yoktu. Tam bilakis devlete ve rejime seslenen, iktidara aday olduğunu lakin AKP şahsında bir devr-i sabık yaratmayacağının kelamını verdiği bir deklarasyondu. Bugün kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı tartışmalarıyla kendisini toplumun çok gerisindeki hudutlara çekmiş durumda. Altılı Masa’nın, Cumhur İttifakı’nın sonlarında seyreden, onu zorlamaktan imtina eden bir tavrı var.
‘HDP- AKP GÖRÜŞMESİ’
En son HDP-AKP görüşmesiyle de çok farklı boyutlar kazandı. Siyaset bir tahlil aracıdır, partiler birbiriyle görüşür. Altılı Masa’dan ÂLÂ Parti önderi Meral Akşener’in birinci kere HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasına ve HDP’li belediyelere kayyım atanmasına dair kelam kurduğunu duyduk. Doğrusu siyasetçiler tutuklandığında ve belediyelere kayyım atandığında bu kadar yüksek sesle karşı duruş olmasıydı. Israrlı bir biçimde HDP’yle yan yana gelmeme hali, HDP’nin bulunduğu siyasal ittifakın ötekileştirilmesi hali ne yazık ki siyasette ana eksen olmuş durumda.
‘AKP’Yİ BUGÜNDEN ÖLÇECEK KADAR SİYASETTE KÖR DEĞİLİZ’
AKP’nin kapısını çalan HDP değil. AKP-MHP iktidarı, 2014’ten sonra Kürtlerin kendilerinin kapısını çalacağını bekledi. Lakin bu olmadı. HDP kurulduğundan bugüne AKP ile en güçlü çabayı yürüten parti oldu. Bunu da sürdürüyor. Lakin HDP’nin kapısını çalmak AKP’ye nasip oldu. Çöktürme planına müteakip şiddet ortamından sonra AKP Kürdistan’da yeni bir kültürel yapı kurabileceğini hayal ediyordu ve çok yatırım yaptı. Son olarak Diyarbakır’da yaptığı mitingde gördüğü tablo AKP’yi HDP’nin kapısına götürdü. Kürtlere, “Ben bir diyalog kurabiliyorum” iletisi vermek istiyor lakin Kürt halkı da muhalefet de bu olayı o denli okumuyor. AKP’yi bugünden ölçecek kadar siyasette kör değiliz.
‘TÜRKİYE’DE GÜNCELLENMESİ GEREKEN BİR DEVLET GERÇEKLİĞİ VAR’
Seçimin en büyük belirleyeni size nazaran ne olacak? Nasıl bir tablo açığa çıkacak?
Seçimin en büyük belirleyeni AKP’nin 20 yıllık siyasetleri karşısında direnen ve çaba tecrübesi biriktiren halkın değişim talebi olduğunu düşünüyoruz. Bu değişim talebinde öne çıkan başlık ne? Samimi, dürüst, halkın taleplerini karşılayabilecek bir iktidara gereksinimi var bu toplumun. AKP bu pozisyonun çok çok dışına çıkmış durumda. Yolsuzluğun da adaletsizliğin de birinciliğini elinde bulunduran AKP-MHP iktidarı var. Altılı Masa bu hususta çok imtinalı. Biraz daha cüretle Türkiye’nin gerçek problemlerine değinmede adım atması gerekiyor lakin bu durumu ısrarla reddediyor. DÜZGÜN Parti önderi Meral Akşener’in, MHP önderinin HDP’ye saldırmaması karşılığında milliyetçi oylara oynaması seçimi halklara değil kendi lehlerine kazanım olarak ele aldığını gösteriyor. Biz hem Yeşil Sol Parti olarak, hem bileşeni olduğumuz HDP hem de Emek ve Özgürlük İttifakı olarak halkın dürüst, şeffaf siyasetçilere muhtaçlık duyduğunu görüyoruz. Kendimizi de bu türlü tanımlıyoruz. Türkiye’de değişmesi gereken bir iktidar ve güncellenmesi gereken bir devlet gerçekliği var. Biz buna adayız. Haklılığından güç alan bir parti olarak tahlil konusunda iddialıyız. Halkın da yüzü buna dönük.
